Çankırı Çorakyerler Omurgalı Fosil Lokalitesi'nde devam eden kazı çalışmaları, bilim dünyasını heyecanlandırmaya devam ediyor. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ayla Sevim Erol, bu yatağın şehir merkezinde bulunmasının dünyada çok nadir görülen bir durum olduğunu vurguladı. Kazılarda bulunan 8,5-9 milyon yıllık fosiller, bölgenin geçmişine ışık tutuyor ve önemli bilimsel verilere ulaşılmasını sağlıyor.
Çorakyerler'den Çıkan Fosil Zenginliği
Çalışmalarda, hipparion olarak bilinen at türlerinin yanı sıra, yavru gergedan kafatası, fillerin atalarına ait fosiller, bizon benzeri büyükbaş hayvanların boynuzları, zürafaların atalarına ait fosiller ve yabani keçilere benzeyen türlere ait kalıntılar gün yüzüne çıkarıldı. Bu çeşitlilik, bölgenin milyonlarca yıl önceki yaşam koşulları hakkında önemli ipuçları sunuyor ve ekosistemin zenginliğini gözler önüne seriyor. Her yeni fosil, geçmişi anlamamıza bir adım daha yaklaştırıyor.

Türkiye'de Dinozor Yok Mu?
Prof. Dr. Erol, Türkiye'nin o dönemde sular altında olması nedeniyle karasal dinozor fosillerine rastlanmadığını belirtti. Ancak, Mozazarus gibi büyük sürüngen fosillerinin bulunduğunu ve Ankara-Çorum havzasının omurgalı fosiller açısından zengin olduğunu vurguladı. Türkiye'nin her yerinde su altı fosilleri bulunabilirken, karasal fosilleri bulmanın zorluğuna dikkat çekti. Bu durum, jeolojik geçmişimizin karmaşıklığını ortaya koyuyor.

Fosil Yatağının Korunması Mücadelesi
1997 yılında Çorakyerler'in keşfedilmesiyle birlikte, yatağın korunması için harekete geçildi. Ancak, fosil yataklarının üzerine yol yapılması ve çeşitli nedenlerle koruma çalışmalarının sekteye uğraması üzüntü yarattı. Prof. Dr. Erol, doğanın 10 milyon yıldır miras bıraktığı bu eşsiz alanın korunmasının önemine dikkat çekerek, yaşanan tahribatın telafisi için çalışmaların sürdürülmesi gerektiğini vurguladı. Bu mirasın gelecek nesillere aktarılması gerekiyor.
Eklemli Fosillerin Keşfi ve Anlamı
Çorakyerler Fosil Lokalitesi'nin uzun yıllar boyunca yeni buluntular vereceği öngörülüyor. Bugüne kadar 43 farklı türe ait 4 bin 320 tanımlanabilir fosil çıkarıldı. Son yıllarda bulunan eklemli fosiller, kazıların derinleştikçe daha iyi korunmuş örneklere ulaşıldığını gösteriyor. Bu durum, bölgenin potansiyelini artırıyor ve bilimsel araştırmalar için umut veriyor. Her yeni keşif, tarihin sayfalarını aralamamızı sağlıyor.
'Anadoluvius turkae' ve Afrika'ya Göç Hipotezi
Bölgede bulunan omurgalı fosillerinin tamamı önemli olsa da, 'Anadoluvius turkae' türü özel bir öneme sahip. Bu tür, Anadolu ve Doğu Akdeniz'de 5 milyon yıl yaşadıktan sonra kuraklaşma nedeniyle Afrika'ya göç ettiğini gösteriyor. Bu durum, 7-9 milyon yıl önce hominin türlerinin Anadolu'dan Afrika'ya göç ettiği hipotezini destekliyor. Afrika'daki en eski hominin buluntusunun 7 milyon yıl öncesine ait olması, Çorakyerler buluntusunun ise 8 milyon yıl öncesine tarihlendirilmesi bu hipotezi güçlendiriyor. Bu keşif, insanlık tarihine ışık tutuyor.